Hacettepe postalarımı kontrol etmek için uzun zamandır açmadığım bir arayüzü açtım bugün. (Teknik sorunlar sebebiyle açılamıyordu). Yanlışlıkla elim eski tarihe göre sırala linkine tıkladı. 2005 tarihli gönderdiğim e-postalarla karşılaştım ansızın. Tamamen savunmasız biçimde yakalandım bir çok hatıraya. Sadece 3 yıl önce yaşadıklarım geldi gözümün önüne bir bir ve onlar o kadar uzak, o kadar bana ait değillerdiki, bu yabancılığıma inanmak istemedim önce. Bunlar benim anılarımdı, hepsi şuan yerli yerinde duran ve hali hazırda kullandığım organlarımdan olan gözlerle, kulaklarla, ellerle yaşanmış zamanlardı. O satırları okumamış olsam hiç yaşanmamış anlar olarak kalacaklardı. Hayatımın her döneminin, her duygumun her acımın her mutluluğumun bir şahidi olmalıydı, kullanılmayan ve kazara silinmemiş olan e-postaların eline bırakılmamalıydı herşey. İşte günlüğümün kıymetini o an anladım. Hani tarih araştırmacıları der ya "ulaşılan en son yazılı kaynaklara göre .............. " Hayatımın ulaşılan en son yazılı kaynağına göre (10.03.2005);
"nuh nebiden bu yana gün yüzünden saklı kalmış
cennette açan gülün tüm güzelliğini çalmış
ne kaybolmuş ne bir hasar almış
sakın merak etme güzel goncam
cep telefonun bende kalmış.........:)"
tarzında e-postalar atan kişiye kalbimi kaptırmışım.
Velhasıl yazmak önemli, çok önemli. Söz uçar yazı kalır. Tek bir satır yazı bile hatırlatmaya yeter yaşanmışları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder