27 Eylül 2012 Perşembe

Herşeye rağmen en güzel yıllarımın lise son ve sonraki üniversiteye hazırlık yılları olduğunu söyleyebilirim. Nazım'ın dediği gibi en güzel günlerimiz henüz yaşamadıklarımız değil, biliyorum bunu. Gözümde en az Nazım kadar kıymetli bir şair olan Sezen'in dediği gibi "Bir daha bu yolları aynı hevesle yürür müyüm?" Bu yüzden en güzel yılları yaşadım ve bitti. Yürüyemem... kimse yürüyemez bence. Öğrendik hayatı, hiçbir sürprizi yok, alışılmadık hiç bir an'ı kalmadı, neredeyse herşey beklendiği gibi. Bu sırf ben sıradan bir hayat yaşıyorum diye böyle değil. Bir insan kaç kez ilk defa aşık olabilir. Kaç kez üniversiteye gittiğinde bambaşka bir hayata kavuşacağını sanır. Bitti, game over aslında, bundan sonrası bundan sonrası hani içersin içersin de muhabbetin en güzel yerini geçtiğini, sonrasının sızıp kalma ve mide bulantısı ile uyanma olduğunu bilirsin, işte öyle bişey sonrası........derken ve bunalmışken ve yorulmuşken ve umutsuzken ve .....piçin biri girdi hayatıma (küfürü sevüyorum elimde değil, sevgi sözcüğü gibi geliyor :) Daha önce yaşanmayanlar var demeye, birlikte ne sürprizler yapacak hayat bize demeye, elleri ellerimde büyüyecekken aslında, o benim elimi büyütüp hayata bağlamaya, yoktan varolmanın mucizesini göstermeye, bitti sandığım şarkıya en güzel nakaratı eklemeye........ Mutluyum anasını satayım. en büyük dertler kapımı çalsa derdi tasayı bir yana koyup yüzüme gülen meleğe bağlandım, hayata tekrar bağlandım.

13 Temmuz 2012 Cuma

Blog yazılarıma ara verdim, sacımı taramayı, arkadaslarımı aramayı, güzel düşler kurmayı ve daha birçok şeyi yapmayı bıraktım. Hayatımdaki en güzel şey için yaptım bunları ama durup düşününce doğru olmadıgını anlıyorum. Bir anda birden çok şeyle uğraşacak bir kişilik değilim. Beceremiyorum dogrusu. Herzaman için tek bir odak oluyor hayatımda. Ama anlıyorum ki minik kızımı odak yapmak ona daha iyi bakmamı sağlamıyor. Aksine stres olduğumdan ona da kendimde zarar veriyorum. Dengeyi kurmayı öğrenmeliyim artık.

24 Nisan 2012 Salı

http://vuslaterkmen.com/goncama-mektup-durdurun-dunyayi-inecek-var/ Benim kalbi güzel dostum benim üzerimden tanımlamış o kocaman sevgi dolu yüreğini. Ne şanslıyım sana alet oldum.

18 Nisan 2012 Çarşamba

Bu hamilelikten ötürü internet araştırmaları tavan yaptı son 5-6 aydır. Forumuydu, anne siteleriydi, alışverişti bilmemne. sosyal ortamlara da girer oldum tabi. Bu sosyallik beni öldürecek vicdan azabından. İnsanlar mı abartıyor ben mi öküzün tekiyim bilmem. Forumlarda sürekli bebekler şöyle tatlı böyle bilmemne, fotograflar paylaşılıyor, önceki bebeklerinin resimlerini gösteriyorlar vb. Üstüne bir de oram çatladı buram şişti ama hiiiiç önemli değil isterse heryerim paramparça olsun yeterki kuzum iyi olsun gibi temenniler.
Bir de dönüp kendime bakıyorum, sabah giyinirken karnımda çatlak sandığım bişeye rastlayınca hüngür şakır ağladım, ne bebek geldi aklıma ne bişey. Ay bana nooldu, vah benim halime diye(neyseki yanlış görmüşüm) Bebek düşüncesi bile elbette çok güzel ma ainsan kendinden bu kadar kolay vazgeçebiliyor mu yoksa ben henüz doğurmadığım için mi bencilce düşünüyorum. itiraf edeyim vicdan yapıyorum...

23 Mart 2012 Cuma


Bana bile fazla gelmeye başladın. Şu mendebur yüzün gülsün artık.

20 Mart 2012 Salı

Acıya alışıyor insan

Başlığa bakıp ta dertleneceğimi falan sanmayın.Kaderimi falan da sorgulamayacağım. Zira belki de ilk ve son kez yaşayacağım bir tecrübeyle anneliğe hazırlanıyorum. Nasıl zor günler geçirdiğimi (fiziksel sıkıntıları tahminimden çokmuş, üstüne bir de duygusal dalgalanıp durulmalar) anlatamam. Ama tadı leziz bir duygu.
Gebelik'te sık rastlanan diş eti hassasiyeti ve kanamaları için Diş hekimim bir diş macunu önermişti. Üstüne de bir uyarı yapmıştı: tadı acıdır idare et diye. İlk kullanırken rahatsız olmuştum ama şifa niyetine devam ettim, iyi de geldi doğrusu. Bu macun bittiğinde evde varolan klasik macunla fırçaladım, tadı o kadar tatlı geldi ki macunun bozulduğunu sandım, tekrar fırçaladım bir yanlışlık mı oldu diye. Yoo hayır oldukça şekerli macunlarımız varmış da haberimiz yokmuş. Demek ki neymiş, acıya alışıyormuş insan. Eskiyi unutuyormuş insan...

11 Şubat 2012 Cumartesi

Sihirbaz mıyım canım ben, şapkadan tavşan çıkarır gibi dötümden bebek çıkarayım. Olurum sezeryanımı geçerim köşeme, hiiiç kimse kusura bakmasın.

5 Şubat 2012 Pazar

Çooook uzun bir aradan sonra tekrar yazmak istediğimde şimdiki iğrenç düşüncelerimin içinde sıkışmış olmamayı dilerdim, ama maalesef...
Hatta hep bebek beklemekle ilgili bir kaç duygu paylaşımı ile başlamayı düşünmüştüm. Kiminde doğacak bebeği yeterince sevememe korkusu, kiminde hayatımın sonsuza dek geri dönüşü olmayacak biçimde değişeceği, kiminde ise can içinde can nasıl oluşur gibi hayret içeren yazıları konu yapacaktım. Diyorum ya, ben ancak ve ancak hayat zehir zemberek dilimin ucuna gelince yazabiliyorum. Ne yapayım, sevgiye doymuş bir çocukluk geçirsem de bu sevgi yığını beni iflah etmemiş, selocanın aksine, içimdeki insan sevmeyiş duygusunu uyutamamış. Özel bir durum yok, genel olarak insan sevmiyorum, onlarla birlikte olmak istemiyor dahası yaşamak istemiyorum.
70-80 yıllık bir rutine bağlanmak, bu rutinin içinde sevdiğin şeyleri geri dönmemecesine kaybetmek, her an değişen ama sana hiç değişmemiş gibi görünen hayatına devam etmek...Hepi topu bu işte, yaşam da yaşam. Sarılamıyorum ben bu dünyaya naapalım.
bu duygu durumunun içine girdiğim zamanları çözümleyip, bu etkenleri ortadan kaldırabilsem ne iyi olur. Ben de mutlu değilim böyle hissetmekten. Örneğin beni şu dakika bunları yazmaya iten ne oldu. Hemen analize başlayayım.
1) Onur arkadaşıyla birlite dışarıya gezmeye çıktı.
2) Vakit akşam üstü
3) Hava uzun zamandan sonra bir bahar edasında
4) Kendimce kendimi sorumlu tuttuğum ve yapmayı yüzyıllardır ertelediğim saçma akademik işlerim var.
5) Bu yüzden dışarı çıkmayı reddettim.
6) Bilgisayar başındayım ama mail-facebook-gazete üçgeninden dönüyorum.
7) Facebookta eski gereksiz arkadaşlarımın daha da eski tanıdığım ama arkadaşım olmayan insanların nişan-düğün gibi fotolarına yaptıkları yorumları okuyup ne kadar kıro olduklarını düşünüyorum.
8) Bu yorumların bende uyandırdığı içinde yaşadığım toplumun ne kadar az gelişmiş olduğu duygusunu silemiyorum.
9) Ve ansızın sahip olduğum tüm etiketlerden iğreniyorum. (Türk, müslüman, akademisyen, karı, hamile vb.)
10) Ve herşey mide bulandırıcı biçimde sıradanlaşıyor.
11) Sıradan bir hayatı, belkide milyon yıldır sürdürülegelmiş ve benden farklı birçok kişinin yaşayadurduğu biçimiyle kim tekerrür etmek istesin ki...

2022'ye not

 2022'de aldığım en güzel karar "hayatıma giren herkese kapıyı çıplak açmamak" oldu.