26 Haziran 2009 Cuma

21:30 da biletim var, Antakya'ya gidiyorum. Bugün Michael Jackson öldü. Mtv saatlerdir kliplerini yayınlıyor. Oldukça hüzünlüyüm, en klişesinden bir devir kapandı. 13 yaşındayken 1991 yılında çıkan Dangerous albümünden Black or White klibi çıksın diye tek kanallı Trt televiyonun karşısında saatlerce beklerdik. Klip çıkınca koşa koşa abimi çağırırdım, farklı insanların kafalarının black or white diyerek birbirlerine dönüşmelerini ağzımız açık inanamayarak izlerdik. Haftalarca bekleyip Maviş müziğe Michael kaseti geldimi diye gidip sormaktan yorulurduk. Kaseti aldıktan sonra (Tabi o zaman walkman ya da ipod olmadığından) okul dönüşleri evin kapısını tekmeleyip okul çantamı sabırsızılıkla vestiyeri odamla birleştiren uzun koridor boyunca fırlatıp atar teypin başına geçer, akşam doyamadığımız kaseti dinlemeye başlardım. Özellikle Dangerous'ın yeri başkadır, 13 yaşıma, ergenliğime denk gelmiştir. Güle güle git maykıl, dualarımı esirgemeyeceğim, söz.

25 Haziran 2009 Perşembe


Çok sıkılıyorum yaaaaaaaaaaaaaaaaa. Şu ofis koltuğu kıçıma yapıştı resmen. Hiç bari işlerimin bi kısmını kolaylasam. Kafese kapatılmış hissediyorum.

24 Haziran 2009 Çarşamba

Yazgı: Tanrı’nın uygun görmesi, Tanrı’nın isteği, kader, ezelî takdir, yazı, alın yazısı, hayat, mukadderat, takdiriilahî (TDK sözlük)

Ne güzel kelime şu yazgı: “yazmak” kökünden “yazılmış” anlamına yol almış nadide bir ifade. Ağzımdan her çıktığında benden bağımsız gelişen yazgıma hem saygı duyarım hem de benim kontrolümde olmayan olayların da hayatımı yönlendirebiliyor olmasının verdiği hafifliği yaşarım iliğime kadar. Yazgımı yaşarım, eksik fazla yok.

18 Haziran 2009 Perşembe

...Yolun sonu ormana karışır

Hani geniş tarlaların arasında dümdüz toprak yollar olur. O yolun başında durup bakarsın sağın sarı başak solun sarı burçak ve upuzun bir yol. Yol pat diye biter, ansızın ormana karışır.

Ormana karışan yere kadar yürüdüm, çaresi yok girilecek bu ormana. Hangi ağacın ardından hangi hayvan çıkacak görülecek bakalım. Sıkı hayvanseverimdir neyseki.
Kaygısız uykulara dalmak istiyorum, sevgi dolu bir öpücükle uyandırılıp kır çiçekleriyle süslenmiş beyaz patiska örtülü kahvaltı masalarına çağırılmak umuduyla.


15 Haziran 2009 Pazartesi



Offff gelinlik beğendim sonunda ama çoook pahalı, o kadar para verilir mi verilmez mi? Ama "bikerecicik giyicem" diyor bir yanım "emperyalist tuzakların pençesine düştün yine" diyor öbür yanım. Somali'de insanlar bir lokma ekmek bulamazken bırak Somaliyi kendi ülkende insanlar açlık sefalet içinde yaşarken bu bencillik niye. Göz görmeyince yok mu oluyor adaletsiz dünyanın masum ve muhtaç insanları. Offfffffffffff offffffffffffffffff. Saaafi bencillik, vallahi de öyle. Finale kalan modeller........


14 Haziran 2009 Pazar

Gezdim tozdum, 1 hafta sürttüm, yetmedi malesef, doyamadım. Neden mi? Antakyaya gidemedim çünkü. Evet İzmirin dağlarında çiçekler açar, altın güneş orda sırmalar saçar, evet bir çiçek olsam İzmirde açmak isterim, evet İstanbul'da boğaz var ama Antakyanın ekşi tatlı sıcak serin baharat kokularını, parktaki köz mısır dumanını içime çekmeden, üç tekerli tahta arabaların üstünde satılan mor-lacivert taze fıstığın tadına bakmadan, geniş zamanlarda balkondan karşıdaki dağları izleyerek annemle çay içmeden tatil matil olmuyor ne edeyim, ondan doyamadım herhal....

5 Haziran 2009 Cuma

Konserus homosaphiens

Geçenlerde konser falan gibi konulardan konuşurken en çok eğlendiğim konserlerin bir listesini yapmaya karar verdim. Bir konserde unutulmaz bir gece yaşayabilmek için sadece şarkı ve şarkıcının performansının iyi olması yetmiyor. Birlikte gittiğin kişiler, o dönemki psikolojin aşk meşk işlerin vs. en önemli faktörlerden bence. Örneğin aşık olmuş olman gerekir ki bu da iki safhadan oluşuyor: ya acı çekme evresinde olup her şarkının sözlerine derin anlamlar yükleyeceksin ya da muradına yeni ermiş olup ayakların yerçekimiyle eşzamanlı hareket etmeyip başka bir gezegenin gravitisini baz alıyor olacak ve tam bu esnada midende kelebekçikler uçuşacak. Veya çok stresli bir dönemi gerde bırakmış olacaksın ki vur patlasın çal oynasın, ben feleğin tekerine çomak sokarım diyeceksin. Amaaaan konu dağıldı yine.
1) Yeni Türkü-Saklıkent 2002
2) Athena-Saklıkent 2003
3) Düş sokağı sakinleri- MEB Şura-2000
4) Haluk Levent-Yükseliş Koleji-2001
5) Sertab Erener-MEB Şura-2003
6) Kardeş türkükler-MEB Şura-2002
7) Grup Yorum-Ahmet Taner Kışlalı-2002
8) Kazım Koyuncu-100. yıl kültür merkezi-2001

2 Haziran 2009 Salı

bir cevap buldun mu sorulara
yiğitlik de var yine serde
nasıl gaddar seneler
geçiyor durduğu yerde

kara yazı yazıldı sanma
insanın da kaderi böyle
öyle bir geçer zaman ki
dediğim aynıyla vaki
öyle bir geçer zaman ki


Erkin Koray ne güzel söylemiş, gaddar seneler geçiyor durduğu yerde

E-sosyal

Hiç bir arkadaşıyla yüzyüze görüşmeyip sadece facebook ve benzeri portallar üzerinden kendini var edebilen insan türüne e-sosyal diyebilir miyiz? Deriz. Bu yeni kavramı cümle içinde kullanmak istiyorum: İyiki e-sosyal arkadaşlarım var yoksa nasıl e-sosyal olurdum :)))

1 Haziran 2009 Pazartesi

-Dalından toplayıp yediğim yiyecekler-

meyveler: Çilek, kiraz, kavun, karpuz, şeftali, elma, erik, yeni dünya, muz, incir, üzüm, portakal, dut, turunç, hombelez (mersin), kayısı, nar, böğürtlen, armut

sebzeler: Kabak, lahana, patlıcan, nohut, domates, salatalık, havuç, zeytin, limon, maydonoz, soğan, nane, kekik

Çok şanslıyım çoook.

2022'ye not

 2022'de aldığım en güzel karar "hayatıma giren herkese kapıyı çıplak açmamak" oldu.