28 Ekim 2009 Çarşamba


Hiç birşey yapmak istemiyorum, hem de hiç birşey. Ne okuldaki odamı toparlamaya başlamak, ne bitirdiğim tezden bir makale çıkarmaya çalışmak, ne Tübitak proje sonuç raporunu yazmak ne de iş bulmak için başvurularda bulunmak..............................................................İÇİM TÜKENDİ. Kendimi hiçliğin kollarına bırakmak istiyorum. Ne de Onur'un beni anlamasını beklemek. Kabul ediyorum, her konuda sen haklısın.

27 Ekim 2009 Salı

Kitap beğenemiyorum ben, hele ki klişe bir giriş yapılmışsa kitaba, hemen fırlatıp atıyorum. Bir yandan da o kadar çok yazar diye geçinen insan var ki etrafta... Benim için iki önemli kriter var: birincisi, içeriği gerçekten beni sarsacak, önyargılarımı altüst edecek ve farklı bir algı katacak türde olmalı ikincisi ise bu içerik mükemmel bir anlatım dili ile aktarılacak. Herkes için de böyledir sanırım.

Bu aralar "Olasılıksız" diye bir kitap okuyorum. Dili süper değil ama içeriği mükemmel diyebilirim. Çok beğendim, şiddetle tavsiye ediyorum. Kitabın ortalarında "Eyvah! Dan Brown özentisi mi bu?" diyecek oluyorsunuz ama hemen toparlıyor.

19 Ekim 2009 Pazartesi

İletişimin bu kadar kolay olmadığı bir çağda yaşamalıydım.
İnsanlar birbirlerine gerçekten değer vermeli, birlikte olmanın bir anlamı olmalıydı.
Feysbuk, sms, e-mail işi arkadaşlık olmamalıydı mesela.
Uzaktaysa mektup yazmalı,
Yakındaysa çat kapı çıkıp gelmeliydiler.

18 Ekim 2009 Pazar

Cuma akşam Selay'ların yeni yuvasına davetliydik. Blogumu okurken 19 Eylül 2007 tarihinde önümüzdeki iki yıl içinde evli ve çocuklu olmayı planlıyorum türünden bir yazı yazdığımı gördüm ve Selay'da "Bende bendeee" diye bi yorum atmış. O da, ben de muradımıza erdik mi denir nasıl denir? işte ondan. Çok cici bi evleri olmuş, tatlı tatlı tepişirler içinde inşallah.

17 Ekim 2009 Cumartesi

Saçma sapan şeyleri merak ediyorum. Dizinin gelecek bölümünde yan karakterlerden biri ölecek mi? Hikayenin sonu nasıl bitecek, acaba esas kızla esas oğlan barışacak mı? Aralarındaki yanlış anlama ne zaman gün ışığına çıkacak? Utanıyorum ulan kendimden. Tam anlamıyla dizi fanatiği oldum. Usul usul izliyorum kanepede oturduğum yerden, ekrandaki hayatı yaşıyorum içimden, yapayanlız bir hayatı olunca insanın, ailesi zannediyor televizyonu. Bu bomboş ve hiç bir işe yaramayan faaliyete ne zaman son vereceğim, şimdi de onu merak ediyorum...

13 Ekim 2009 Salı

Çok huzursuzum, ne gece uyuyabiliyorum ne de sabah kalkabiliyorum. Üstüne bir de bitmek bilmeyen bir mide bozukluğu var, yediklerim tatsız tuzsuz geliyor. Neden acaba tüm sıkıntıları geride bırakmışken (doktora tezi, evlilik zımbırtısı) rahatlayamadım. Kısacası yorgun ve huzursuzum.

6 Ekim 2009 Salı

Bu kadar uzun aradan sonra olanları bir bir anlatmam gerekir aslında ya da bu kadar önemli kavşağı atlatmış ve kısa sürede medeni hal ve akademik değişimi yaşamış olmanın hissettirdiklerini paylaşmam gerekir ama geçip gittikten sonra yani o an değilse şu an ne düşündüğünü anlayamıyor insan. Uzun cümle kurma alışkanlığından vazgeçmem gerekiyor. Yine başı sonu belirsiz oldu. Tezle ilgili çoğu düzeltmede bununla ilgili nitekim, bir başlıyorum yazmaya bittiğinde yüklemin özneyle bağı kalmamış, iki yabancı gibi soğuk ve mesafeli sarılamıyorlar bile. Aman her neyse yine başka bişey yazmaya oturdum yine başka bişey geveliyorum. Netice itibari ile evlendim, doktoramıda eleyip duvara astım. Yeni tuttuğumuz evi temizledik, yerleşince ısınır burası eve benzer dedim içimden çektim çelik kapıyı çıktım geldim herdaim bozkır dediğim, itin g.tüne sokmaktan çekinmediğim Ankara'ya hasretle. Utanmadım da değil ettiğim laflara, hatta otobüs Mesa konutlarına yaklaşınca gereksiz bir heyecan hissedip başak sarısı havayı aceleyle soludum. Havasını suyunu, makam arabaları ile kahverengi memur ezikliğini geçtim de ben öyle çarçabuk arkadaş edinemem. Kolaylıkla sevemem diyelim yoksa iletişim sorunum yok diyelim de fazla yermeyelim bünyeyi. Ama ne de güzel arkadaşlarımı bırakacağım burada, ki kalkıp taa İstanbul'a gelmişler mutlu günümdür diye, nasıl gözleri dolmasın şu garibin bırakıp da giderken, değil mi ya? (Cümlelerin yine başı ayrı sonu ayrı oynuyor ya, hoş zaten pek bi devrik bitiresim var hepsini, sonlanamıyor hiç bir düşünce koymak gerektiğinde yüklemi sona. Varsın devrik kalsın bu kez de diyorum, içim burkulurken, sistem çöküp yenisini kurmaya kalkarken bu dilbilgisi merakı da neyin nesi?) Ne düşünüyorsa gönül dile gelsin kelimelerin şahı da derdini döksün varsın. İşte böyle böyle sevgili günlük, bana bu kalbinden temiz sayfayı ayırdığın için..... İlkokulda böyle başlayan yazılar yazdığında arkadaşlarım defalarca okur, gelenektendir diye yazdıklarını bilmeyip ne de çok seviliyorum derdim. Büyüyünce ayırmayı da öğreniyorsun ya lafın sahisini yalanını.

2022'ye not

 2022'de aldığım en güzel karar "hayatıma giren herkese kapıyı çıplak açmamak" oldu.