12 Temmuz 2011 Salı


Bu gece bitip gün yeniden doğacak mı acaba? Doğuşun da batışında birbirine bu denli benzemesi ne kadar ironik...

10 Temmuz 2011 Pazar

Saçma sapan fikirler

Tatilden döndüm. Güzeldi. Plansız olması da iyiydi. Hesapta yokken Bozcaada, Marmaris, Ölüdeniz, Dalyan, Efes, Meryem Ana. Bi kaç bişey var beni rahatsız eden, sonrasında mutsuz eden. Fazlaca para harcadık. Böyle para harcamak hiç hoşuma gitmiyor. Sürekli olarak aç kalan insanları, yokluk çekenleri, beslenemediği için ölen bebekleri düşünüyorum. Hiçbirşey içime sinmiyor. Sırf bu düşünceler yüzünden tam da keyfini çıkarmadım die üzülmüyorum, keyif çıkarmanın vicdanıma ters olduğunu biliyorum çünkü. E niye böyle yaşıyorum öyleyse. Rahatımdan vazgeçmek zor geliyor çünkü. Daha az harcayarak daha konforsuz yaşamayı göze alamıyorum. Ama mutlu da olamıyorum. Bu konu rölantide kalacağa benzer bir süre daha.
Gelelim ikinci konuya. 1-2 hafta internete falan girmedim. Kısa süre gibi görünse de bilgisayar başına tekrar otururken kendimi ilk günkü gibi acemi hissettim. Facebook, maillerim derken kendimi zamanın gerisine düşmüş hissettim. Her saniye bir başka olayı kaçırıyorsun, ayrı kaldığın her an geriliyosun sanki. Gerçekten de 3. dereceden bir parabol eğrisi gibi yükselen bilgi yığını ve ağ ilişkilerine yetişmek imkansız gibi. Sanırım benim bilişim dünyası ile ilgili stratejilerim bu dünyada varolabilmek için yeterli değil. Belki şöyle söylesem daha doğru: ilk insanın zeka ve altyapısı ile ateşi keşfetmek ne kadar zorsa benim için de bu dünyada etkin ve üretken olmak o kadar zorllayıcı. Üstüne üstlük gelenekçi ve alışkanlıklarına sıkıca bağlı bir karekter sahibiyken hiç şansım yok. Neyse bu konunun da pek ilerleyeceği yok.
Gelelim 3. konuya: Hep bahsettiğim gibi iflaholmaz pesimist duygularım sağlığımın pek de iyiye gitmediğini, hızlı bir yaşlanma sürecine girdiğimi, nasıl ki zeka yaşım fiziksel yaşımdan küçükse, gerçek fiziksel yaşımın nüfus cüzdanı yaşımdan büyük olduğu düşündürüyor. Hal böyleyken sık sık aklıma giren, uzunca bir süre orada kalan, eğrisini büğrüsünü ama bir türlü doğrusunu düşünemeyen, beynimi kemiren bebek sahibi olma durumu için yeni ve orjinal fikirlerle kaderimi zindanlara atmakla meşgulüm. Şimdi bebeğim falan olursa ("bu yaşla başla" kütük 33 derken içim 44 diyor ya) Ççcuğun en çok ihtiyaç duyduğu yaşta hakkın rahmetine kavuşursam onu yapayalnız bırakırsam hem haksızlık etmiş hem de türlü zorluklarla başetmek zorunda bırakmış olmaz mıyım?

2022'ye not

 2022'de aldığım en güzel karar "hayatıma giren herkese kapıyı çıplak açmamak" oldu.