3 Ocak 2011 Pazartesi


Ben küçükken aşırı geveze bir çocukmuşum (hatırlamadığım evre için tanımlama), çocuktum (gayet net hatırladığım evre için tanımlama). Aşırı geveze, yani, çok konuşan değil de aşırısı, yani sürekli konuşan, sadece nefes alması gerektiği zamanlarda susan. Öyle sinir bozucu biçocuk işte. Neyse. Büyükleri ziyarete gittiğimiz zamanların birinde net hatırlıyorum, köy evi tarzı bir yer, muhtemelen de köy, bir nine vardı. Baş köşede oturuyordu ve gece boyunca tek kelime etmedi. Tabi hemen babaya soruldu: Baba bu nine neden hiç konuşmuyor?

Sohbetin koyusuna dalmış babadan acelece bir cevap: O, bu dünyada konuşacaklarını bitirmiş kızım.

Çok anlamamıştım, neden bitirmiş, çok konuşursan eğer hakkını evvelden harcamış mı oluyordun vb. sorular kurcalamıştı aklımı. Ben büyüyünce de böyle mi olacaktı, şimdiden herşeyi söylersem söyleyecek sözüm kalmazmıdı?

Bu soruların cevabı ya hayır ya da ben bu dünyada konuşacaklarımı gerçekten bitirmek üzereyim. Konuşmak, bişeyşer döylemek o kadar manasız geliyor ki. Çoğu kez kısa cümlelerle ve kafa sallamalarla geçiştiriyorum. Yo yooo, yorgunluk veya bıkkınlık değil. Anlaşmak için, iletişim kurmak için çok da konuşmaya gerek olmadığını çözdüm. Az cümlelerle ne dediği anlaşılıyor insanların, ayrıca kimseye yine hiçkimsenin merak etmediği kendi yaşamının sence önemli ayrıntılarını aktarmaya ne gerek var.

Susmak gerek artık, kimse kimsenin yaşamını merak etmiyor aslında, kendine benzettiği kısımları, ihitiyacı olan bilgileri bulabilirse ya da ilgilendiği şeyler varsa dikkat kesiliyor. bu da konuşmanın % 20'si falan yapar. Kısacası ben artık 10 cümle yerine 2 cümleyle idare ediyorum.


Gereksiz not: Yeni yıl geyiğinden nefret ederim. Hayvan olandan değil tabii, "event" olanından. Belki bigün ben de normal insanlar gibi coşa coşa kutlamasam da bir etkinlik yaparım, kimbilir?- bu yıl uyudum.

Hiç yorum yok:

2022'ye not

 2022'de aldığım en güzel karar "hayatıma giren herkese kapıyı çıplak açmamak" oldu.