2 Ağustos 2010 Pazartesi

Geçip giden şeyleri yazmak gelmiyor içimden. Uzun bir tatil dönemini geride bıraktım. Harika günler geçirdim. Herşeye rağmen en güzel kısmı antakyada olan idi. İlla ki antakyadaki tatiller güzel işte kime ne. Belki de herkes gibi hala çocukluğumda kalmak istediğimden. Çocukluk demişken doğup büyüdüğüm evin sokağından geçtik kızkardeşimle. Sokak çocuğu olduğumdan bütün bahçe duvarlarında el izlerim var gibi hissettim. Sağa sola uzun uzun bakındım, eski evin penceresini bacasını döne döne süzdüm, değişilikleri tespit ettim. Bir kaç eski komşuyla selamlaştım, o eskiden çok büyük sandığım hatta sokağın karşısına geçmek için 3 kez önca sağa sonra sola baktığım miniminnacık sokaktan usulca çıkıp gittim tekrar.

Yeni işime başladım. Ve sanırım bunun için en sıkıcı resmi de buldum. Kimisi yeni insanlarla tanışmayı, yeni ortamlara girmeyi keyifli bulur ama ben.... evet ben nefret edenlerdenim.

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Asosyallikten midir, mendeburluktan mıdır bilmem genellikle yalnız vakit geçirirken buluyorum kendimi. Yalnız alışveriş yapıyorum, Onur yoksa yalnız geziyorum. Aslında arkadaş istemediğimden de değil ama nebilyim işte genetik kodum bozuk herhal. Neyse asıl konu bu değil zaten. Yalnızken insanları gözlemlemek yada olaylar hakkında yorum getirmek kısacası iç sesine kulak vermek oldukça kolaylaşıyor. Bu sebeptendir ki kendimi sağda solda alışveriş merkezinde, işle ilgili bir görüşme sonrasında, restoranda yalnızbaşına yemek yerken falan telefonuma çeşitli tanımlar yaparken yakaladım. Bu tanımları birer ikişer buraya taşıyacağım, belki derler toplar bir sözlük yaparım. Zira bu kaydı girmek için blogumu açtığımda profilimi de bir sözlük tanımı gibi yaptığımı farkettim.

Musallat: Alışveriş sırasında sinsice yanaşan satış görevlisinin soğukkanlı ısrarcılığı.
Sahte entellektüel: Doktora vb. yüksek öğrenimini yurtdışında yapmış ve fakat mecburen geri dönmüş, ancak bu dururmu içine sindiremediğinden "hayır" demesi gereken tüm durumlarda hinnnoooo diyerek İngilizlerden daha çok ingiliz olma çabasındaki insan.
Mühendis: Lisansta aldığı matematik derslerinin gazıyla olur olmaz sohbet ortamlarında "n tane" diye başlayan cümleleri seriler diziler kuramları yardımıyla insan doğasının karmaşıklığını hiçe sayarak sosyal bilimlerin binlerce değişkenle açıklayamadığı mevzuları bir çırpıda formülize edebilen insan. Etraftaki dört işlem bilmeyen kişilerin "sahiden matematik biliyor bu" şeklindeki içsel yorumlarının ortaya çıkardığı hayran bakışların desteğini aldıklarında özgüven patlaması yaşayıp konuşurken şuursuz el-kol hareketi yapanları da bulunur bu türlerin.

10 Temmuz 2010 Cumartesi

Birikti birikti binlerce şey birikti. Çok hızlı geçiyor herşey. Temmuz ayını yollarda geçiriyorum resmen. Rotayı yazayım da rahat edeyim iyisimi: İstanbul-Kıbrıs-İzmir-İstanbul-Ankara-Bodrum-Hatay-İstanbul. 1 Ağustos işbaşı. Yeni işyeri, yeni insanlar yeni başlangıçlar. Umutluyum :) Düşük beklenti, yüksek mutluluk felsefesini hayata geçirdim çünkü.

23 Haziran 2010 Çarşamba


Bu ay başarıyla sonuçlanmayan 4-5 adet diyet girişimim oldu. Çok sıkıldım şişmanlıktan ama yemek yemekten vazgeçemeyeceğim. Başka bir çözümü olmalı :(

15 Haziran 2010 Salı


Evlenmek yeni bir ayakkabı almaya çok benziyor. Ayakkabı güzel ama ne kadar rahat olursa olsun, ne kadar büyük numara olursa olsun ayağının kıvrımlarına alışması, nemini, terini çekip yumuşaması gerekiyor. Bunları yaparken de topuğuna, küçük parmağına ufaktan izler bırakıyor. Her türlü izine, acısına, yarasına rağmen sevmenin, sevilmenin, birlikte hayal kurmanın, yağmur altında güvenle tutulan sıcacık bir elin tadı hiçbirşeyde yok.

Birisine öğretmedikten sonra bilmenin ne değeri var?

14 Haziran 2010 Pazartesi

Demir eksikliği depresyon yapıyormuş. Kaynağı bir türlü belirlenemeyen atak depresyonlarımın sorumlusu bu olmasın sakın. En kısa zamanda vücudumdaki Ferrum ve hemoglobin miktarını arttırmalıyım. Son günlerde (3 günlük diyetin etkisi olabilir) halsizlik şikayetime aile doktorumuz internet(Her çağırdığımda teşhis ve tedavi edebilen biricik dostum) demir eksikliği diyor üstelik.
Dün 39 numara bir ayakkabı aldım. Kalıbı küçük-büyük farketmez hiç 39 numara almamıştım. Hani şu yaşlanınca insanların ayakları büyür önermesi vardır ya sanırım gerçek oldu. Epey bi üzüldüm önce, deve tabanlı filan diye hakaret ettim kendime ama sonra vazgeçtim. Naapalım. "Kafası büyük devlete, ayağı büyük hizmete"şeklindeki özlüsöz geldi aklıma. Sosyolojik bir çıkarım yaptım hemen: eskiden devlete hizmet etmek için üstün zeka gerekiyormuş, nasıl değişmiş herşey. Onu da bıraktım, babane neyse ne! Zaten düşünmekten sıkıldığımı anlayınca bir daha düşünmemeye söz verdim. Ha bu arada ayakkabılar mor, zor beğenen kocam bile beğendi bu morları.


8 Haziran 2010 Salı

Facebook profil yazılarından biri. Çok beğendim. Bir çeşit tarif etmiş beni ama somethings has changed from now on.
İnsan mutlu olamaz...
Çünkü; gereğinden fazla özler dünü, Hakettiğinden fazla düşünür yarını Ve hiç haketmediği kadar bilinçsizce yaşar bugünü... Her insan mutlu olamaz... Çünkü; gereğinden fazla özler hayatından çıkanları, Hakettiğinden daha büyük umutla bekler hayatına girecekleri.....Ve asla göremez yanıbaşındakileri..."

2 Haziran 2010 Çarşamba

Bu yıl geçip gitmiş, hem de hiç yeni türkü dinlemeden. Radyoda çalınca farkettim. Yeni Türkü, İlhan İrem, Leman Sam ve Fikret Kızılok dinlemeden geçmesin hiç bir yıl diye dilekte bulundum hemen.

2022'ye not

 2022'de aldığım en güzel karar "hayatıma giren herkese kapıyı çıplak açmamak" oldu.