27 Şubat 2009 Cuma


Çıldırıcam ayol, o kadar iştahlıyım ki aklımda yemek yemekten başka hiçbirşey yok. Hatta bir ölüm şekli seç deseler mide patlaması veya şeker komasını seçerim.

19 Şubat 2009 Perşembe

İlkokulmuydu ortaokulmuydu ne,
fen bilgisimiydi coğrafyamıydı ne,
fasülyemiydi nohutmuydu ne,
bişiy diktirilerdi ya pamuğa.
İşte o dikimi zamanında yapmazdın da
öğretmen yarın filizlerinizi getirin dediğinde
birgün evvel diktiğin fasulyelerin azıcıkda olsa
filiz vermeyeceğini gecenin ikisine kadar
gözünü üstüne dikipbaşında bekleyip anladığında
umutların tamamen tükendiğinde
apartmanın bahçesindeki otları
pamuktaki fasülyelerin üstüne yapıştırmak suretiyle
öğretmene yutturmaya çalışırdın ya.
İşte benim her işim böyle.
Acaba yutturuyormuydum?
Acaba yine yuttururmuyum?
Bu günlerde saçlarımı yolum yolum yolasım geliyor.

16 Şubat 2009 Pazartesi


İçimden gelmiyor. Hiç içimden gelmiyor. Kafam olmuş bi milyon. Mızıkçı derlerdi mahallede. Mızıkçıyım ben, işime gelmezse oynamam. Şimdi de işime gelmiyor oynamak ama oyundan çıkamıyorum :((

5 Şubat 2009 Perşembe

Çok korkuyorum, kanser olmaktan çok korkuyorum. Dahası ölmekten çok korkuyorum. Sabah arabaya binerken genelde bi besmele çekerim-tam da babamın yaptığı gibi emniyet kemerini takarken- ama bu kez şehadet getirdim ve 2 metrekarelik arabanın içinde yankılanan bu arapça sözden korktum, ölüyorum herhalde, ağzımdan çıkan son sözler de bunlar ve bir tek ben duyabildim dedim. Hemen radyonun sesini açtım, neşeli bir şarkıya bağıra çağıra eşlik etmeye başladım.
Evet plan yapmak iyi bişeydir ama yapacağın işin planı 2 saat kendisi 15 dakika sürüyorsa nerde hata yaptığını bulmak kolay olmuyor :)))
Hatta bir ara iç sesim "eveeeet şimdi öncelikle plan yapmaya geçmeden önce nasıl bir plan yapacağını iyice düşünmelisin!" deyince işin b.kunu çıkardığımı anladım.
Yapacağın işte kaçmanın en kolay yolu planını yapmaktır. Hatta planın planı hakkında düşünmeya başlamışsan söz konusu işte dual layer uzaktasın demektir. Bu da son derece rahatlatıcıdır.

4 Şubat 2009 Çarşamba

Bu hafta sizlere uzak ülkelerden birinden, kuyruğu Avrupa kıtasında kalmış, yarım Asya yarım ortadoğu karışımı kültür bereketi topraklardan, Türkiyeden sesleneceğiz. Adet olduğu üzere ilginç geleneklerinden bahsederek başlayacağız. Efendim bu ülkede evlenme, nişanlanma, sözlenme, sünnet olma gibi hadiseler çerçevesinde binbir çeşit birbirinden hayret verici gelenekler mevcut ancak biz insanın kulakları ile duyduğunda küçük dilini yutacağı veya kesinlikle bir şaka olduğunu düşüneceği bir geleneği anlatmaya karar verdik. Bu akıllara zarar gelenek evlilik öncesi gerçekleştirilen yüzük ve nişan törenleri sonrası gerçekleşiyor. Evlenmeyi planlayan bu çiftler birbirlerinin ailelerine anne baba şeklinde hitap etmeye başlıyorlar. Yani herhangi bir yerde herhangi bir zamanda sokaktan geçen herhangi birine baba demenizle eşdeğer bir hadise. Baba demeniz gereken bu kişi bırakın siz küçükken ağzınıza bir lokma ekmek koymayı veya hastayken doktor doktor dolaştırıp şifa aramayı alalade bir çocukluk anınıza bile aşina değildir. Üstelik bu hitabı sizen belirli bir yaşanmışlık ve paylaşım sonrası sevdiğiniz insanın anne babası olması vesilesi ile size de ebeveynlik yapması akabinde değil de taktığınız yüzüğün ardından ansızın bekliyor olmaları da kalbinize dikenli demir topuzlarla vurmakla neredeyse aynı....Yani efendim bu ülkede böyle bir gelenek adı altında kendi anne babanıza ihanet etmeniz açık açık beklenmektedir. İşin daha tuhaf yanı ise bunu hiç kimsenin yadırgamadan bir görevmişçesine yerine getirmesidir.

25 Ocak 2009 Pazar

Bir yanım,
ötekinden nefret eden diğer yanıma
el sıkışıp anlaşalım
yinede sensiz yaşayamam dedi bugün

21 Ocak 2009 Çarşamba

Herşey yolunda, fazlasıyla yolunda.
Beni mutsuz edecek hiçbir sebep yok. Ancak bu gece nedensiz yere ellerim titriyor, vücuduma yabancılaşıyorum, gece ansızın büyük bir sarsıntıyla uyanıyorum, etrafıma bakıp ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Uyanışım bir kabusa dönüşüyor, ses duymak istiyorum, bağırsam sesim çıkmazmış gibi hissediyorum. Yeryüzünde bir ben varmışım sanıyorum. Sabah olsun diye dua ediyorum. Ve ben böyle geceleri çok sık yaşıyorum...Yanlız uyuyor olmak değil tek sorun, şimdi yazarken bile fikirler sürekli uçuyor, hiçbirşeyi toparlayamıyorum. Aklım karmakarışık. Böyle zamanlarda tek istediğim kusmak olur. Birşeyleri uzaklaştırmaya ihtiyacım var, en kolay biyolojik yolu seçiyorum, kusmalıyım. Gözyaşlarım klavyenin harflerinin arasından süzülüyor, yetmiyor, ağlamalar yetmiyor, hıçkırmalıyım. Dünya zahir, herkes zahirinde yaşıyor.....Bana hayat yabancı, yaşamak ağır. En yakınımı arasam alacağım cevaplar bildik. Anlaşılmadığımı düşünmüyorum, böyle bir derdim de yok. Anlamaya çalışmasına gerek de yok, çünkü sebepsizim, hiçbir sebebim yok. Doğuştanım, kimyam bozuk..Aklıma bir şarkı geliyor, tabiki sezen...
"Ben bu dünyaya bir türlü alışamadım.
Bu yüzden insan içine karışamadım.
Bana mı sordunuz adımı koyarken.
Bir küstüm bir daha barışamadım
Uyumlu faniler bana uyumsuz derler
Delirttiniz beni ey ehven-i şerler
Uzlaşırsam namerdim ateşe verseler
Garanti muhabbetlere yılışamadım "
Bu şarkı gelir arada bir. Ama ruh halime uyan bu değil, yanlış geldi bu kez. İsyanım yok çünkü, o isyanlı hallere hasretim ben. Tek şey var o da boşluk, iç organları boşaltılıp duvara asılmış av hayvanları gibi anlamsız bir gözle görüyorum. Keşke isyan etsem, isyan, içinde bulunduğun dünyaya ait olma tepkisidir. İsyan bir yanıyla hayatın bir parçası olmaktır.
Dudaklarımdan dökülen dua "Beni yeryüzüne indir, beni zincirin bir halkası yap yeniden, beni kalabalığa karıştır, sebepsizliğimi unuttur, gaye ver.

16 Ocak 2009 Cuma

Tam da öğrendim sanırken yaralanmamayı, tam da herşey yolunda derken, tam da önem sırası değişti hayatımın derken ve tam da mutluyken.....İşte hep bu zamanlarda ışığa çıkar geçmiş sancılar. Kıvranıyorum yine. Değersiz olmaya alışamıyor insan. Kabullendim, işler böyle yürüyormuş demek ki dese de, o diyen dilden gönüle geçiş yolu kolay olmuyormuş.
Sayfalar dolusu yazasım var.
Ömürlere sığmaz yanlızlığım var.
Sırtımda koyu siyah gölgeler,
Bu laneti kaldırıp atasım var.

2022'ye not

 2022'de aldığım en güzel karar "hayatıma giren herkese kapıyı çıplak açmamak" oldu.