Gidesim var, uzaklara hem de çok uzaklara, hem de temelli, ben ayrılmam memleketimden, gitsem de en fazla 3-5 ay diyordum ama niyeti bozdum hemde çok fena bozdum, şuan hadi gel deseler 1 saniye düşünmeden, dönüp arkama bakmadan giderim. Ben bu topluma uygun bir insan değilim, olmuyor olamıyor, beyaz gelinlik hayalleri kuramıyorum, ne kadar herkesten biri olmaya çalışsam da, buna kendimi inandırmış görünsem de uyuyan dev uyanıverip mutlu mesut, sessiz sedasız diğer insanlar gibi kurduğum hayalleri, "gelecek" diyerek yaşama amacı koyduğum planları yıkıveriyor. Üstüne üstlük bu çok mantıklı, akıllı dev o kadar zeki ki ona karşı koymam imkansız, sen bi bekle hele kendimi kandırmaya devam etmek bu yalanın içinde yaşamak istiyorum, beni artık rahatsız etme diyemiyorum. Çünkü söyledikleri çok doğru. Bir çılgınlığın içindeyim. Normal olmak için, sıradan yaşayabilmek için alışveriş yapmak ve alışveriş yapmak için para kazanmak ve para kazanmak için çalışmak istemiyorum. Cumartesi günü bütün gün koca bir gün mağaza gezdim ve anladım ki ben alışverişten nefret ediyorum, yeni kıyafetler değil derdim, yeni eşyalar almak ne kadar kısır bir tatmin, tatmin bile değil, hiçbir şeye sahip olmak istemiyorum, sadece üşümemek için giyinmek ve aç kalmamak için yemek yemek istiyorum. Hayatın anlamını başka şeylerde bulmak istiyorum. Bütün dayatmalara canın cehenneme demek istiyorum ama insan kendini içinde yaşadığı toplumdan kurtaramıyor. Daha iyi yaşayabilmek adına bütün çalışmalar eğer daha iyi kıyafetler almayı gerektirecek ve bu döngü böyle devam edip gidecekse zaten ben yokum. Bu materyalist dünya bana göre değil, başka bir ülke çare mi? Belki de çare, kim bilir, gitmeden bilemem ya. Bütün bunlar nerden çıktı, bir çanta alayım dedim, bu çantayı 2-3 yıldır kullanıyorum yenilesem dedim, ama gerek yok ki, çanta yırtılmadı neden yeni bir çantaya çalıştığım, emek ettiğim parayı vereyim, daha iyi görünmek için mi? Neden bu yeni şeylere sahip olma sevdasına kapılıyoruz.....
İşte benim şiirim, benim anlamım.
BİR KAPI AÇIP GİTSEM
Ben bu dünyaya yanlış gelmiş olacağım ben
Ben öyle her insandan, o kadar uzağım ben
Yine bu gözlerimdir okşanacak şey arar
Yoksa içimde başka bir dünya hasreti var
Uyanır gibi birden bir korkulu rüyadan
O içimden sevdiğim, benim olan dünyadan
Bir ses bana: 'Gel! ' dese, ben o sesi işitsem
Kimsecikler duymadan bir kapı açıp gitsem .
2 Mart 2008 Pazar
28 Şubat 2008 Perşembe
Kabus
Sürekli olarak kötü rüyalar görüyorum, rüya uykularımın vazgeçilmezidir ama bu kötü rüyalar fazla olmaya başladı artık. bilinçaltım o kadar kötü yıllar geçirdiki (geçtiğimiz 3-5 yılı "kötü" olarak niteliyorum.) şuan mutlu olsam bile ki görünürde herhangi bir sorun yok (artık dert etmeyi terkettiğim büyüüüük sorunlarım ve ufak tefek saçmalıklar haricinde) rüyalarımın karanlığı dinmiyor. Mutsuz uyanıyorum...Bırakın yakamı artık kömür karası rüyalar, ama bırakmazlar çünkü ruhum arınmadı henüz kötü düşüncelerden, henüz değil, belki ankaradaki yanlızlığım geçtiğinde belki bir gün kendiğinden belki birgün herşey, herkes gibi sırası gelince giderler....
Keloğlan filimlerinden bir replik- çok hoşuma gider-
Keloğlan (gevrek sesiyle Rüştü Asyalı): Ahhh bu gözler, bu gözler ki bizim köyden de karanlık.
Esas kız: Susar
Keloğlan filimlerinden bir replik- çok hoşuma gider-
Keloğlan (gevrek sesiyle Rüştü Asyalı): Ahhh bu gözler, bu gözler ki bizim köyden de karanlık.
Esas kız: Susar
21 Şubat 2008 Perşembe
Bugünlerde işten eve koşa koşa gidiyorum. Evde beni bekleyen annem, babam. Annem yemeği hazırlamış henüz ocakta, ben gelince altını kapatıp sofrayı hazırlıyoruz birlikte. Misler gibi karnımızı doyurup haberleri dinlemeye koyuluyoruz. Ardında Tv dizileri eşliğinde çayımızı yudumluyoruz. Sooora erkenden yatıp uyuyoruz mışıl mışıl. Ne güzelmiş bööle aile ile birlikte yaşamak. Gerçi daha 1 gün oldu. Özlemişim o ayrı ama çok sürmez sıkılmam, rahatsız olmam. Bide dün ennnn sevdiğim yemek Bamya vardı. Aşağıdaki resim Bamya çiçeği. 

8 Şubat 2008 Cuma
30 Ocak 2008 Çarşamba
Ağır yaralı
Yeniden ayağa kalkmaya çabalıyorum, yeni baştan kurmaya çalışıyorum. Gerçekleri ya kabullenmeli ya da senin gerçekliğin olmaktan çıkarmalı, arası yok. Karar veremiyorum. Bundan 10 yıl önce bütün dünyaya meydan okurum be, kimseler alıkoyamaz yolumdan diyen ben artık güçsüzmüyüm ne, artık yorgunmuyum ne? İçimdeki aslan kükrüyor arada bir, savaşmaya gücüm varmış gibi oluyorum ama öyle çabuk düşüyorum ki yere..Aşkın meydan muharebelerinden hep ağır yaralı çıktım, bu kez sağ çıkacağım şüpheli, bu kez canımı teslim ediyorum sanırım.
Ey güzel Allahım nasıl layık gördüysen bu vücutta bu nefesi
Geri almak senin takdirin ama bilesin geçti benden yaşama hevesi
Ey güzel Allahım nasıl layık gördüysen bu vücutta bu nefesi
Geri almak senin takdirin ama bilesin geçti benden yaşama hevesi
24 Ocak 2008 Perşembe
14 Ocak 2008 Pazartesi

İyi şeyler hep filmlerde olmaz sanırdım. Gerçek hayatta da iyiler er geç kazanır, iyi kalpli olan mutlu olur, kötü de hep yola gelir, anlar hatasını, özrünü diler, o da iyi olmaya çabalar.....Koca bir yalan..... Eski Türk filmlerinin gazladığı bir yalan. Neden bunları gerçek sanarak büyüyoruz. Ve neden annelerimiz hala bugün bile inanıyor bu zırvalığa. Neden bize gerçekleri öğretmiyor. Ne kadar da güçsüz kalıyoruz hayata işte bu yüzden. Bilseydim eğer küçükken dünyanın nasıl bir yer olduğunu bu kadar çok umut beslemezdim...Şimdi nerdeyse 100 yıllık bir çınar gibi kök salmış umutlarımı kesmek bu kadar zor olmazdı. Küçükken öğrensem kıyıverirdim canına minicikken diktiğim fidanın. Şimdi ben bu ağacı nerelere sığdıracağım. Öylece dikilmiş duruyor koca çınar kalbimin tam ortasında. Nazım Hikmet’in “sol memenin altındaki cevahir” diye tanımladığı, savaşmaktan hem yorgun hem olgun, hem güçlenmiş yüreğime yaslanmaktan başka çıkar yol kalmadı yine. Yine isyanlardayım bu gece yine. Saat 4:00, uykusuzum, en büyük kaçışı uykularımla yaparken şimdi uyku bile tutmaz oldum. Tam menapozlu evde kalmış kadınlar gibi gece uykusuna bile hasretim. İçimde bir sıkıntı. Bi sigara olsa da türk kahvesi ile bassam zehiri ciğerlerime bassam içime içime, daha çabuk ölmek için, ölüme bir nefes daha yakın olmak için. Trt de bir film oynuyor, (saat 4:30) siyah beyaz, adı "Alnımın kara yazısı", izliyorum, kadın asıyor kendini sonunda. Bende biyer bulsam asacak diyorum. Evdeki tüm lambaları abajura çevirdiğimden tavanda bu iş için en müsait çengeller bile yok ipi bağlamaya. Kendimi asamıyorum bile, öyle kara alnımın yazısı. Herşeyi yazgıya yüklemezdim ben, kendi elindedir insanın derdim ama kötülerin kazanması gibi kara yazım kazanıyor hep. Pek de elimde değilmiş anladım..........
13 Ocak 2008 Pazar
Okumayın, içinizden sezen aksuyla birlikte söyleyin
kucugum daha cok kucugum
bu yuzden butun hatalarim
ovunmem bu yuzden
bu yuzden kendimi ozel onemli zanettmem
kucugum daha cok kucugum
bu yuzden butun sacmalamam
yenilmem bu yuzden
bu yuzden hala kendime guvensizligim
ne kadar az yol almisim
ne kadar az yolun basindaymisim meger
elimde yalandan kocaman rengarenk oyuncak zaferler
kucugum daha cok kucugumbu yuzden butun korkularim
gururum bu yuzden bu yuzden cocuk gibi korunmasizligim
kucugum daha cok kucugum bu yuzden sonsuz endisem
savunmam bu yuzdenbu yuzden bir kucuk iz birakmak icin didinmem
ne kadar az yol almisim
ne kadar az yolun basindaymisim meger
elimde yalandan kocaman rengarenk oyuncak zaferler
kucugum daha cok kucugum
bu yuzden butun hatalarim
ovunmem bu yuzden
bu yuzden kendimi ozel onemli zanettmem
kucugum daha cok kucugum
bu yuzden butun sacmalamam
yenilmem bu yuzden
bu yuzden hala kendime guvensizligim
ne kadar az yol almisim
ne kadar az yolun basindaymisim meger
elimde yalandan kocaman rengarenk oyuncak zaferler
kucugum daha cok kucugumbu yuzden butun korkularim
gururum bu yuzden bu yuzden cocuk gibi korunmasizligim
kucugum daha cok kucugum bu yuzden sonsuz endisem
savunmam bu yuzdenbu yuzden bir kucuk iz birakmak icin didinmem
ne kadar az yol almisim
ne kadar az yolun basindaymisim meger
elimde yalandan kocaman rengarenk oyuncak zaferler
kucugum daha cok kucugum
11 Ocak 2008 Cuma
İzinden döndüm. 1 hafta oldu, son bir haftadır işle, yaşamla, aşkla ilgili hiçbişeyim, hiçbir olayım yok. Varolan sistemi sürdürmek için minimum ne yapmam gerekiyorsa onu yapıyorum. Nefes alıyorum, uyanıp okula geliyorum, gerekirse konuşuyorum, akşam eve gidip uyuyorum, sabah yine aynı terane. Bide tabii olabildiğince normal görünmeye çalışıyorum. Hernekadar bilsemde hayatın çarçabuk bittiğini, hergünün son günüm olabileceğini elimden gelmiyor tadını çıkarmak, vazgeçmişlik damarlarıma işlemiş, hiçbirşeyden keyif almıyorum...............
7 Ocak 2008 Pazartesi
30 30 60 Bir gemi batmış

Son kullanma tarihi 8 ocak 2009 da dolacak olan otuzuncu yaşıma basmış bulunuyorum. Elimde kolumda olanlar: bir kaç kova gözyaşı, gerçekleştirilememiş ve gerçekleştirilemeyecek 8-10 hayal, ufak tefek umut kırıntıları, bi miktar ayrılık bi miktar kavuşma, sayısız şehirlerarası otobüs yolculuğu, aynada görülmeye başlanan kırışıklıklar, beyaz teller, haaa bi de tabii Can Yücel'in dediği gibi yarısı yaşanmış bir ömür. Ancak hala içine herkesi sığdırabilecek, çocukluktan kalma koca bir yürek.
6 Ocak 2008 Pazar
Evde internet kullanmıyorum o yüzden blogumu genelde okulda yazıyorum 1 haftalık iznin ardından okula geldim, içimde de iyi duygular vardı ama okuldaki görevli insan çiçeğimi sulamadığı için solmuş ve nasıl sinirlendiğimi anlatama, çok sinirlendim yahuu. İşini yapmayanlardan ayrı bir nefret ediyorum, kendisini sevmezdim zaten, babsınıda sevmez kıvama geldim yani. Hayır neden işini doğüru dürüst yapmıyosuni, kaldıki bu iş değil bir çeşit insanlık görevi, günahtır, yazıktır nediyim. Bide çok sinirlendiğim için sonderece sert bir tepki gösterdim. E yüzyüze bakacağın adamlarla böyle yüzgöz olmayacaksın, daha olgun davranıp adamın ne menem bişey olduğunu anlayıp sonraki olaylarda ona göre davranacaksın ama naapayım ki kızınca gözüm bişey görmüyor, bunları düşünemiyorum, öyleki sinirde ellerim titriyor, hayır bende sorunlu bi kişiliğim, normal sayılmam ama öfffffffffffffffffffff hay anasını bacısını ne diyim daha yeni yılın ilk mesajını böyle yaptıran utansın, küfürede yeminliyim ya neyse
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
2022'ye not
2022'de aldığım en güzel karar "hayatıma giren herkese kapıyı çıplak açmamak" oldu.
-
Son kullanma tarihi 8 ocak 2009 da dolacak olan otuzuncu yaşıma basmış bulunuyorum. Elimde kolumda olanlar: bir kaç kova gözyaşı, gerçekle...
-
1 ocak 2010'da uzun zamandır istediğim ama bir türlü yapamadığım birşeyi çok güzel bir fırsat yakalayarak gerçekleştirdim. Ömerli'de...