1 Kasım 2009 Pazar

29 Ekim dolayısıyla Maraş'a kız kardeşimin yanına gitmiştim, döndüm. Biraz utanç var içimde. Beni iyi ağırlamak için elinden gelen herşeyi yapıyor benim güzel kardeşim. Ama onun cadaloz ablası ne kadir kıymet bilir ne misafirperverlikten nasibini almıştır. Üstelik de sağlık problemleri nedeniyle her Ankara ziyaretini burnundan getiririm onun. Her zaman yapacak önemli işlerim vardır ve vaktim çok azdır. İlgilenemem ve ilgilenmemenin verdiği vicdan azabını da onun canından çıkartırım. Ota boka bağırırım, emirler yağdırırım. Bulaşıklara kızarım. Her halinden bellidir benden çekindiği, hiçbir eşyama dokunmaz ve mutlaka izin alarak kullanır. Hatta bir keresinde toplam 1 yaşında olan kızının kulağına sessizce "Bak ama bunlar Teyzenin, sakın dokunma yoksa bize kızar" diye fısıldarken yakaladım. Daha da iğrenci bu tutuma hiiiiç tepki göstermedim. Tabi ya tembihlesin dedim içimden, ortalığı dağıtmasın. Düşündükçe kendimden nefret ediyorum. Her Maraş'a gittiğimde ikimiz arasındaki farkı hatırlar utanırım ama hiç birşeyi değiştirmeye kalkmam. Birazcık bile fadakarlık yapmam. Ablasıyım ya, ezerim geçerim dozer gibi. Ha bir de hiç utanmadan, kapı arkasından kocasını şikayet eder her fırsatta laf sokarım. Sinameki olmaktan öteye gitmeyen kusurlarını abartarak üstelik. Yok, yok neresinden tutsam rezillik. Benim kabahatlerim bir değil iki değil. Bişey yapmalı!

Hiç yorum yok:

2022'ye not

 2022'de aldığım en güzel karar "hayatıma giren herkese kapıyı çıplak açmamak" oldu.