12 Temmuz 2009 Pazar

Judy ve uzunbacak


Kendimi postacıdan bir paket beklerken yakalıyorum bazen. İçimdeki bu paket (karton bir kutuya sarılı içinden saman kağıtlarla kaplı hediyelerin ve mektupların çıktığı) beklentisinin nedenini araştırmaya koyuldum hemen(çok fazla düşünecek zamanım ve yapacak hiç bir işim olmadığından olsa gerek!). Ve hiç de uzak olmayan hangi taşı kaldırsam altından onun çıkacağını çok iyi bildiğim birşeyin altında buldum, tabiki çocukluğumun. Yanılmıyorsam 1990 yılında yani ben 12 yaşındayken Trt'de bir çizgi dizi yayınlanırdı. Judy ve Uzunbacak adındaki bu dizi de yetim kalmış bir kızı himayesine alan esrarengiz bir adam ve bu kızın yatılı kolejdeki günleri anlatılırdı. Dizide Judy'ye bu adamdan küçük paketler ve mektuplar gelirdi. Bu dizi içime resmen işlemişti, öyle ki sonraki yıllarda gelişen arkası yarın, pembe dizi vs. gibi alışkanlıklarımın bundan kaynaklandığına adım gibi eminim. O kadar acıklı bir durumu vardı ki Judy'nin, yetim olduğunu herkesten saklardı ama en zor zamanında uzunbacak (esrarengiz adam) yardıma yetişir ve ona paketler içinde ihtiyaçlarını karşılayacak hediyeler gönderirdi. Ben posta kutusuna ya da ansızın gelecek kargo görevlisinin yoluna nafile bakıyordum ve Allah allah diyordum "bana neden hiç esrarengiz bir paket gelmiyor". Şimdi cevap veriyorum: "Kızım sen hala 12 yaşında kalmışsın da ondan"
Edip Cansever'den bir not: Gökyüzü gibi birşey çocukluk, hiçbir yere gitmiyor.

Hiç yorum yok:

2022'ye not

 2022'de aldığım en güzel karar "hayatıma giren herkese kapıyı çıplak açmamak" oldu.