5 Şubat 2012 Pazar

Çooook uzun bir aradan sonra tekrar yazmak istediğimde şimdiki iğrenç düşüncelerimin içinde sıkışmış olmamayı dilerdim, ama maalesef...
Hatta hep bebek beklemekle ilgili bir kaç duygu paylaşımı ile başlamayı düşünmüştüm. Kiminde doğacak bebeği yeterince sevememe korkusu, kiminde hayatımın sonsuza dek geri dönüşü olmayacak biçimde değişeceği, kiminde ise can içinde can nasıl oluşur gibi hayret içeren yazıları konu yapacaktım. Diyorum ya, ben ancak ve ancak hayat zehir zemberek dilimin ucuna gelince yazabiliyorum. Ne yapayım, sevgiye doymuş bir çocukluk geçirsem de bu sevgi yığını beni iflah etmemiş, selocanın aksine, içimdeki insan sevmeyiş duygusunu uyutamamış. Özel bir durum yok, genel olarak insan sevmiyorum, onlarla birlikte olmak istemiyor dahası yaşamak istemiyorum.
70-80 yıllık bir rutine bağlanmak, bu rutinin içinde sevdiğin şeyleri geri dönmemecesine kaybetmek, her an değişen ama sana hiç değişmemiş gibi görünen hayatına devam etmek...Hepi topu bu işte, yaşam da yaşam. Sarılamıyorum ben bu dünyaya naapalım.
bu duygu durumunun içine girdiğim zamanları çözümleyip, bu etkenleri ortadan kaldırabilsem ne iyi olur. Ben de mutlu değilim böyle hissetmekten. Örneğin beni şu dakika bunları yazmaya iten ne oldu. Hemen analize başlayayım.
1) Onur arkadaşıyla birlite dışarıya gezmeye çıktı.
2) Vakit akşam üstü
3) Hava uzun zamandan sonra bir bahar edasında
4) Kendimce kendimi sorumlu tuttuğum ve yapmayı yüzyıllardır ertelediğim saçma akademik işlerim var.
5) Bu yüzden dışarı çıkmayı reddettim.
6) Bilgisayar başındayım ama mail-facebook-gazete üçgeninden dönüyorum.
7) Facebookta eski gereksiz arkadaşlarımın daha da eski tanıdığım ama arkadaşım olmayan insanların nişan-düğün gibi fotolarına yaptıkları yorumları okuyup ne kadar kıro olduklarını düşünüyorum.
8) Bu yorumların bende uyandırdığı içinde yaşadığım toplumun ne kadar az gelişmiş olduğu duygusunu silemiyorum.
9) Ve ansızın sahip olduğum tüm etiketlerden iğreniyorum. (Türk, müslüman, akademisyen, karı, hamile vb.)
10) Ve herşey mide bulandırıcı biçimde sıradanlaşıyor.
11) Sıradan bir hayatı, belkide milyon yıldır sürdürülegelmiş ve benden farklı birçok kişinin yaşayadurduğu biçimiyle kim tekerrür etmek istesin ki...

3 yorum:

onur cuma dedi ki...

E aşkım gelseydin benimle bunları düşünecek kadar boş zamanın olmazdı.. Ve herşey daha anlamlı ve gerekli olurdu :)

Selay Arkün dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

Yesin seni selocanın :) Dün yine aklımızdaydın, ben de oturup sana bir e-posta döşeyeyim dedim, sonra dedimki bloguna bir göz atayım, kimbilir belki bir şeyler yazmıştır. Umutla tıklayıp duruyorum bloguna ne zamandır, ha yazdı ha yazacak diye. Şükür... Mesajın gerisi e-postayla ;)

2022'ye not

 2022'de aldığım en güzel karar "hayatıma giren herkese kapıyı çıplak açmamak" oldu.