27 Nisan 2010 Salı

Hiç değişmeyecek. Yarınki sunu en erken bu gece hazırlanabilir. Ve işe ilk önce uygun tasarım şablonu seçilmekle başlanır. Aaaaa pardon sunu için ilk yapılan şey tema değil, elbise ve ayakkabı işi ayarlamak. Nitekim en önce halledilen mevzu o. Hep söylemişimdir kıyafet ve ayakkabı işi tamamsa gerisi teferruattır.

14 Nisan 2010 Çarşamba

Absolute Zero


Bir gün bir bar falan açarsam adını mutlak sıfır dediğimiz Absolute Zero koymaya karar vermiştim. Bu mutlak sıfır öyle bir soğuk öyle bir soğuktur ki, ısısı olmayan sıcaklık da diyebiliriz bir bakıma. ÇEkirdeğin etrafındaki elektronlar hiç bir sıcaklık enerjisi olmadığından dönmeyi bırakıp maddeden düşüveriyorlarmış. Madde dediğimiz şey de hareketsiz kalıyormuş. Kimya dersindeyken bu durum beni oldukça etkilemişti. -273 C˚= 0 Kelvin. Herneyse. Dün 6-9 arası grafik tasarım öğrencilerin uygulama sınavına gözetmen olarak katıldım. Önce çok sinirlendim. Çok gereksiz bir gözetmenlikti ve sırf çalıştırılmak için çalıştırılıyordum. Sonra dedim ki zamanın keyfini çıkarmak neden bu kadar zor senin için. Açtım bi bilgisayarı ve ilerde açabilme ihtimalim olan bar için bardak altlığı tasarladım. Bir nal yaptım, 3 nalla bir ata ihtiyacım var yani.

12 Nisan 2010 Pazartesi


Yahu ben biraz daha büyüdüm bugün... Haklı olmaktan vazgeçerek...

A little conversation:

-Yes you are absolutely right.

-So what??

Sen istersen totonu kır, eee yani??

Haklılığını ispat etmek alıyorsa zamanının büyük bir bölümünü

Ve bu savaş hiçbirşeyi değiştirmiyorsa,

bırak peşini.

E biliyordun böyle olduğunu da niye debeleniyordun?

E anca büyüdü ablası, sırayla, zamanla, sindirerek.

Maşallah 32,

42'de de haksızlığını kabullenirsin

tam olursun

tadından yenmez senin :)

8 Nisan 2010 Perşembe


Biryerlere gitmeyi bekleyerek geçiyor günler. 1,5 ay önce Antakyaya bilet aldım, okuldaki takvime hergün bir çarpı atıyorum hapishanedeymişim gibi. Bir gün unutursam ertesi gün 2 çarpı attığımda çocuklar gibi seviniyorum.

4 Nisan 2010 Pazar


Zaman, tıpkı toprak gibi herşeyin üstünü örtse de altında neler yattığını hep bileceğiz.
Evet tüm organik maddelerin doğada bir ömrü var, eninde sonunda toprağa karışıyor en inatçı madde bile. Ama yaşadıkça ve bildikçe neyin nereye karıştığını, unutabilecek miyiz? Zaten belki de unutmamak ama usulca karıştırmak gerek her hatırayı, öyle güzel bir zamana gömmek gerek. Huzuru ancak yerli yerince gömülmüş anılar zamansızca çıkmadığında, çıkarılmak için seçilmeyi beklediğinde bulabileceğiz.

2022'ye not

 2022'de aldığım en güzel karar "hayatıma giren herkese kapıyı çıplak açmamak" oldu.