22 Aralık 2009 Salı

Nihayet beklenen oldu ve İstanbul’a yerleşme işlerim tamamlandı. Henüz evde milyonlarca eksik ve yapılması gereken yerleştirme işleri olmasına rağmen bir şekilde içinde yaşıyorum. Ama yerleşsem ne olacak ki? Bu evde kalacağımız kesinleşmedi. İkametimizi değiştirmemiz soz konusu, belirsiz bir tarihte üstelik. Gerçi benim kafama göre minimum haziran 2010’a kadar bu evde görünüyoruz. (İlk kez 2010 yazdım, ikinin ardından iki sıfır atma geleneğinin sona erdiği sene olur kendisi. Bu yüzden herkes birazcık zorlanacak 2010 yazarken ama yılların geçip gitmesine keşke yanlızca sayıları yazdığımız kadar zorlansak.) Ama 6 ay bile benim için kısa bir süre, “yerleşmesem de olur” süresi hatta. Herneyse gelelim iş-güç mevzuuna. Çalışma koşullarım malesef çok kötü diye başlamak yetmeyecektir anlatmaya. Bu satırları bir kalem yardımı ile kağıda yazıyorum. Neden? Henüz okulda bana bir bilgisayar vermediler de ondan. Gerçi daha 2. günüm ama.. Diğer insanlara verdiklerini gördükten sonra onların vereceği bilgisayarı almamaya karar verdim. Evden getirdiğim emektar laptop’ım ise saçma bir driver yüklemesi sonucu açılmamaya baladı. (sabah saat 9 da bilgisayarsız kaldım yani) Açılmamakla kalsa iyi power düğmesine basar basmaz tiz bir siren sesi eşliğinde ortalığı velveleye veriyor. Odadaki diğer insanları rahatsız etmemek için neden bozulduğunu anlamaya çalışmak için denemelerde bile bulunamıyorum. Dönelim başa, çalışma koşullarım diyordum. Hacettepe’den sonra “Aydın” üniversitesine geçmek attan inip eşşeğe binmekten kötü olacaktı, biliyordum ve bekliyordum bunu ama daha ayrıntılı olsun diye maddeliyorum.
a) odada ısıtıcı türü alet kullanmak yasak (ketıl, elek. soba vs.)
b) oda soğuk, üşüyorum.
c) 7:45- 17:30 mesai
d) Kart basılıp giriliyor ve geç geldiğin her dakika ay sonu toplanıp maaşından kesiliyor.
e) 2. öğretim derslerine girdiğinde mesai alamayacaksın ama o kadar saat gündüz gelmeme hakkın olacak diye konuşup anlaşmıştık. Öğrendim ki öyle veya böyle gündüz gelmezsen maaşından kesiliyormuş. Bir çeşit kandırmaca yani.
f) Büyük de olsa 4 kişilik odaya 5. oldum.
g) İşten-eve, evde-işe minimum 1 saatte gidebiliyorum ve her iki tarafta da park yeri bulmak imkansıza yakın derecede zor.
h) Burada kendine zaman ayırıp akademik çalışma yapmanın zorluğundan bahsediyor herkes.
i) Msn, facebook, gmail, hotmail, yahoo yasak. Bu aynı zamanda blogumu bile evde yazabileceğim anlamına geliyor.

Tüm bunlara rağmen bazı iyi haberler de yok değil. Dekan bana bi güzellik yapıp gece dersi koydurmamış ve ders saatimi 24’ten 20’ye indirmiş. Tek çeşit bilgisayar dersi verdirerek de içerik hazırlama yükümü hafifletmiş. Böylelikle daha çabuk adapte olursun dedi. Bana karşı son derece kibar.
İlk gün ard arda bu şokları yaşarken hep dedim ki pozitif ol, önemli değil, elbetteki farjlı bir yer burası. Hatta dekan (kendisi kimya profesörü olur); insan +n derece de de ¬–n derecede de yaşayabilir, alışacaksın, alışır insanoğlu diye motivasyon desteği verdi. En son dün akşam eve döndüğümde öyle veya böyle İstanbul’a gelir gelmez fena da olmayan bir maaşla işe hemen girdiğine sevinebilirsin örneğin dedim kendime. Diğer alternatifleri değerlendirmek için bir basamak olarak kullanabilirsin burayı dedim. Ya da belki de buradaki şartlarını gelecek yıl düzeltme girişiminde bulunabilirsin vs.
Ankara’ya ait herşeyi çok özlüyorum. Arçeliği aradım ocağı taksınlar diye, sistemlerinde ballıbaba sok. Ankara adresi kayıtlıymış, yemek yemek için KFC’yi aradım, orada da aynı adres kayıtllıymış. Bir dizi adres güncellemesi yaptım. İçim buruldu ansızın. Ama en çok da okuldaki Türk kahvesi zamanlarımızı (Vildan-Selay-Turgay ile birlikte), beytepenin baharını, dışarda oturmalarımızı özleyeceğim. Hiçbirinin tekrarı olmayacak. Diyelim bir gün ziyarete gittim ve birlikte kahve içtik. Yine de ne ben o Gonca ne onlar aynı insanlar olacaklar. Kimbilir ben İstanbul mikrobunu kapmış ve biraz daha yaşlanmış ve farklılaşmış olacağım, kimbilir onların hayatına giren çıkan yeni insanlar, geride bırakmışlıklar olacak. Bunların hepsinden daha da acısı bu senaryoyu hayat hep tekrar edecek, hep farklılaşacak hep başkalaşacağız. Malesef ve yeniden toprağa dönüşene dek.

7 yorum:

enmery dedi ki...

ankara gunlerini bu kadar ozlemek ve Gonca :) inan bana, seni benim kadar anlayan biri daha nadir bulunur!!
insan herseye alisiyor ve ozlemek icinde bulundugun duygu halini anlatmaya yetmiyor...

Gonca dedi ki...

Şimdilik herşeyi pozitif algılamaya çalışıyorum canım ama ne kadar dayanabilirim ben de bilmiyorum....

s dedi ki...

Günlerdir bloguna tıklayıp duruyor, İstanbul'dan yazılar bekliyorum, sonunda yazmışsın, keyfin çok yerinde görünmese de pozitif bakma eğilimin yeter :) Ne de olsa pek denk gelmeyen bir durum. (selam Meryem bu arada:))

Şimdii etkileşimli bir okuyucu olarak, maddelerine cevap veriyorum;

a) "odada ısıtıcı türü alet kullanmak yasak" bakma kızım burada da yasak zaten.
b) "oda soğuk, üşüyorum" burada aralık camlardan ensene yediğin soğuk rüzgarı unutma.
c) "7:45- 17:30 mesai." Kabul ediyorum kötüymüş. Ama burada akşam kaldıklarını saysan, ortalaması bu mesai saatine yaklaşır belki...
d) "Kart basılıp giriliyor ve geç geldiğin her dakika ay sonu toplanıp maaşından kesiliyor." Bu tam bir skandal, ama 15 dakika için boynunu bükeceğine, koridordan süzüleceğine, geç kaldın mı parasını bastırır paşa paşa gerine gerine girersin içeriye :)
e) "2. öğretim derslerine girdiğinde mesai alamayacaksın ama o kadar saat gündüz gelmeme hakkın olacak diye konuşup anlaşmıştık. Öğrendim ki öyle veya böyle gündüz gelmezsen maaşından kesiliyormuş." Kızım bunu ne diye kabul ediyorsun, madem öyle anlaştınız, sözlerinde dursunlar, biraz da oradakileri parçala.
f) "Büyük de olsa 4 kişilik odaya 5. oldum." Burada da 3'tünüz, azıcık deneyimin var. Gerçi buranın en eskisi sendin. Neyse tek kişilik bir oda diliyorum en yakın gelecekte.
g) "İşten-eve, evde-işe minimum 1 saatte gidebiliyorum ve her iki tarafta da park yeri bulmak imkansıza yakın derecede zor." Anacım hani bi reklam var ya -burası İstanbul- sloganı kullanıyorlar, işte yakışır bu slogan bu konuya :)
h) "Burada kendine zaman ayırıp akademik çalışma yapmanın zorluğundan bahsediyor herkes." Akademik çalışma yapmamak için iyi bir bahane olarak düşünsek...
i) "Msn, facebook, gmail, hotmail, yahoo yasak." Kardeşim e-postada yasak olur muymuş?!** Hem biz burada facebook üzerinden öğrenme deneyleri de yapıyoruz, oldu mu ya, yakıştı mı BÖTE'ye.

Gonca dedi ki...

Tüm maddelerine katılıyorum selaycım :)e şıkkı için de girişimde bulundum bile. Dilekçe vermeniz gerek hocam dediler. Oki dedik. Hoş gece dersim yok ama. Yaw özledim yaw. -n derecede yaşıyorum şimdilik :))

503 asistanı dedi ki...

ben de d şıkkı önerisini sevdim, yaparsın arada sırada bi hovardalık boşver ;)
off şaka bir yana, gerçekten zor hepsi ama sen ki; ne zorluklara dayanmış birisin, Almanya örneklerini saymayayım. Buna da alışırsın.. En fazla 1 ay hatta belki o kadar bile değil!

En kısa sürede yoluna girsin her şey umarım.. Dolabındaki şal opsiyonlarını arttırman gerekecek gibi, ısıtıcı olayı en önemlisi gerisi hallolur. Önce sağlık, dikkat et kendine.. Aksiliklerin kırılma noktasına kadar, pozitifliğin tüm aksiliklerle anlamlı negatif korelasyon göstersin..

V. dedi ki...

ay yanlış olmuş beddua gibi, pozitif korelasyon olacak.. kırılma noktasından sonra da doğrusal bir artışa geçsin bir ömür..
Sevgiler.

P.S. Biz de seni çok özlüyoruz :(

Gonca dedi ki...

503 asistanına uygun bir yorum olmuş Vil :)) çok tatlısın.

2022'ye not

 2022'de aldığım en güzel karar "hayatıma giren herkese kapıyı çıplak açmamak" oldu.