23 Eylül 2008 Salı

Notlar alıyorum iphone uma. Bloga yazayım dediğim. Aldığımı sanıyormuşum daha doğrusu, beynim not al emri verince elim kolum onu dinler sanıyormuşum. Notlar bölümü hala boşş :((
Onca güzel duygularım içimde kalmış
ne kimsenin ne benim haberim olmamış.

18 Eylül 2008 Perşembe

Yetişmiyor sana sesim
Bekliyorum gelmiyorsun.
Yıllar geçti mevsim mevsim
Bekliyorum gelmiyorsun.
bu kadar mı yollar uzunnnn
bekliyorum gelmiyorsun

...........Metroda yan flüt çalan kızdan duyarsın, kalbin yerinden fırlar, ahhhhh bu nasıl bir güzellikti diye hatırlayıverirsin. Sağolasın varolasın ezginin günlüğü

10 Eylül 2008 Çarşamba

Çok fena fantazilerdeyim, hiç yazmayayım daa iyi. İçimden bir his ansızın bir karadeliğe gireceğimi söylüyor. Bu CERN beni alt-üst etti. Oturup kütlemin enerjiye dönüşmesini bekliyorum...Belkide enerjim kütleye dönüşür :)

8 Eylül 2008 Pazartesi

Gurme




Yüksek miktarda lezzet merakım var. Tadını beğendiğim birşeyi mutlaka arar bulurum, eğer bu endüstriyel bir ürün değilde ev yapımı ise en ince ayrıntısına kadar tüm detayları atlamadan tarifi alır yaparım. Yemeğe düşkünlük değil aslında bu başka türlü bir hastalık. Örneğin asla sadece karnımı doyurmak adına yemek yemem. Bu acaip bir lezzet düşkünlüğü ve öyle olmasaydı eğer bundan 8 yıl önce market reyonundan alıp tadına hasta olduğum bir peyniri tekrar raflarda bulamayınca yıllarca aramazdım. O peynire (Danish white-feta) geçen yıl Dubai freeshopunda rastladım (Millet parfüm ve kozmetik ürünlerini gezerken). Hemen ikişer üçer kutu aldım. Aklıma düştüğünden tekrar arıyorum. Koskoca Alman marketlerini gezdim bulamadım. Şimdi en bulunabilecek yer olan internete bakıyorum. Bulabilene aşk olsun. Bu sayede de epeyce bir bilgi edindim. Benim sevdiğim peynir Feta adı altında çeşitli ülkelerde üretiliyormuş. Geçen yıl Danimarka ile Yunanistan birbirlerine girmişler. Feta Yunan peyniri demektir diye Yunanlılar isim tescil ettirmişler. E Danimarkalılarda Avrupa Konseyine şikayet etmişler doğal olarak. Yani benim peynir yüzünden iki ülke mahkemelik. Olan bana oldu.....
Unutmamam gereken binlerce şeyi unutmuş gibiyim. Neyi unuttuğumu bilemediğimden hatırlamam da imkansız bir hal alıyor. Bunca yıldır biriktirmeye çalıştığım güzel şeylerin hiçbirinden eser yok.....Hafızam yaşadığım acılarla birlikte onları da yok etti. Üzüntülerimi silmeye çalışırken bana ait herşeyi beraberinde götürdü. Ayrılık yaşadığında insan Leman Sam'ın şarkısında elinden gelmediğini söylediği şeyleri yapmaya çalışıyor. "Sana ait ne varsa yakıp yıksaydım keşke, anıların kelepçesini söküp atsaydım keşke. Ne çare gücüm yetmiyor." demiş ama benim gücüm yetti, elimden geldi, geldi ama beraberinde bütün yaşanmışlıklarımı da aldı gitti. İçimde kocaman bir boşluk bıraktı. Bunu yeni bir başlangıç fırsatı olarak da algılayabilirdim ama bu boşluğu sevmedim, boşluktaki çınlamayı sevmedim. Yokluğu en az varlığı kadar acı verdi. Yani öyle ya da böyle acı çekmek kaçınılmaz sonmuş, bilemedim. Silmeye uğraştıklarının yerindeki boşukta can yakıyormuş meğer.

2022'ye not

 2022'de aldığım en güzel karar "hayatıma giren herkese kapıyı çıplak açmamak" oldu.