21 Ağustos 2007 Salı

Bilimsel! toplantı

Harıl harıl çalışıyorum...Malezya’da bilimsel bir konferansta sunumum var. Tabiiki böyle bir etkinliğe katılacak bir insana gereken tüm enformasyonu edindim. Bunlardan en önemlileri; uçakta verilecek yiyecek menüsü, otelin eğlence aktivitleri, en yakın ve ucuz alışveriş merkezleri, en ünlü gece kulupleri vs.J. ayyy umarım sunumumun bir kopyasını ve ciddi bir kıyafet edinmeyi unutmam gitmeden.

20 Ağustos 2007 Pazartesi

Pazar hüznü

Pazar sabahlarının ayrı bir iticiliği vardır bir çok sebepten. Caaanım cumartesini kurban vermişsindir yada iğğrenç pazartesine ramak kalmıştır. Tüm bunların ötesinde bu pazar her zamankinden daha çok acıttı canımı. Bu aralar birkaç haftadır yanlız kalmanın da etkisiyle ömrümün 2+1 evlerde kendi sesine yabancı (konuşacak kimse olmadığından) kendi sesine bile hasret kalarak geçeceği endişesinin yoğunlaşmasıyla arabeskin kitabını yazıyorum. Gelelim pazar sabahına....10:30 civarı kurulu herhangi bir çığırtkan objenin etkisi olmadan açtım gözlerimi. Müteahhitlerin malzemeden çalıp zengin olma çabalarının mı yada daha iyi niyetli bir yaklaşımla samimi bir ortam olsun diye mi bilmem sigara kağıdıyla eşdeğer ve bir evin bütün namahremine şeffaf bir hava katan duvarların özel hayata saldırısıyla birlikte yan dairedeki ailenin görünmez bireyi sayıyorum kendimi. Komşu evin mutfağına sırtını yaslamış yatağımdan duymak zorunda kaldığım ses öbekleri sırasıyla çay bardaği şıkırtısı, bikaç tabak tangırtısı ve en önemlisi 7-8 kişilik bir grup birbirini seven insanın sabah mahmurluğu ile şakalaşmaları oldu. Eskiden hafta içi farklı saatlerde uyanışımız nedeniyle uzun, kalabalık ve neşeli kahvaltı edemediğimizden Pazar sabahları babam tarafından “su tabancası” zoruyla uyandırılışımız ne kıymetli bişiymiş. Herşey bir asır kadar uzak artık. Sözün özü: herkes bayramda evine gitsin kardeşim! Bu tasfiri imkansız, bu duvar arkasından sesi bile duyulduğunda imrenmekten hüznün tüm renklerine büründüren sıccacık ve dünyanın en hesapsız, en karşılıksız, en ait olduğum yer işte burası dedirten ortamını ancak bayramdan bayrama koklar oldukda ondan diyorum en güzel bayram en uzun ve en Antakya’da olandır diye.

İç anadolunun kurak ve sarı zincirini kırıp denize çıkmayı anlatan bir Sunay Akın şiiri yakışır bu yazının sonuna...........


Maki
Bir an önce görülsün
diye Akdeniz
Toroslar'da ağaçlar
hep çocuk
kalır

14 Ağustos 2007 Salı

Herkes kendi deprosyonundan sorumlu

Ta yemek yapanında acıkanında zıkkımın kökünü yiyeninde diyerek edindiğim bikaç parça hazır yemek zımbırtısıyla 4. kat merdivenlerini tırmanırken “zonk!” anladım depresyona giriyorum yine. Bilirim ben onun gelişini, biliriiiim. Vay namussuz vayyy, dayandı kapıya yine sinsi sinsi derken...Dedim bu sefer sukunetle kabul et, hoşgeldin de,dost ol. O da senden bir parça en nihayetinde. Neyse yani diğer elime de depresyonumu aldım açtım evimin kapısını girdim içeri. Beni iri cüssesiyle yalnızlık karşıladı. Sarıştık sarmalandık, karşılıklı bi kahve içip sigara yaktık, dağıldım mı ne? E her şeyin bir çözümü vardır.

13 Ağustos 2007 Pazartesi

Yine Sezen 'e sarılmaca

Bir insan evladı yaşamı boyunca hissettiği tüm duyguları hiç bir söze gerek duymaksızın Sezen Aksu şarkıları ile ifade edebilip cümle kurmaya ihtiyaç duymaz mı? Evet duymaz! Peki bu kadın nasıl bir yaratılmış kişi ola ki beni benden iyi bilsin, alla alla yahu.

Etrafımızı sarıverecek
Bir boşluk ki asla bitmeyecek
Herşey bir anda anlamsız gelecek
İşte biz o gün tükeneceğiz

9 Ağustos 2007 Perşembe

Kuruduk

5 gündür susuzuz..İ Melih Gökçek açıklama yaptı "Haklarınızı helal edin".....No comment
Okunduğunu bilerek günlük yazmakda pek bir tuhafmış. Şimdi herkese karşı sorumluluk hissetmeye başladım. Zaten benim huyum bu nerde bir sorumluluk görsem benim mi acaba diye düşünür, sahiplenir, bağrıma basarım.

Aman da aman, ne iyi yapmışımda açmışım blogumu. 3 yorum aldım şimiye dek ve 3'üde 3 ayrı dünyamın temsilcisi; Ayşegülüm çocukluğum ve de unutulmaz lise yıllarımın, Nilgünüm de üniversite dönemimin en önemli kişisidir ve sevgili abim ( o neyin temsilcisi tam çıkaramadım- belkide bendeki tüm aşşağlık komplexlerinin oluşumunda katkı sahibi olması nedeniyle özel bir yeri vardır :)
2 gündür Blogum var diye seviniyorum. Sanki böyle özel yaşamıma boyut kattım, kendime bir yaşama alanı buldum gibi. Sanırım bu blogun en büyük faydası ne istiyorum, ne yapıyorum ve ne hissesdiyorum sorularını hatırlayıp kendime sormak olacak. Çünkü bu saçma sapan yaşam biçimimin içinde kaybolan beni bulup çıkarmak zorundayıp. Hani bazı bilim kurgu ve gerilim filmlerinde adam aslında hiç yaşamamış gibi masanın üstündeki çerçevede duran fotoğraftan silinip gider, kaybolur ya işte bana öyle bişey oluyormuş gibi hissediyorum. İşte bu yüzden zorundayım...

8 Ağustos 2007 Çarşamba

Herşeyin bir ilki vardır


Sadece herşeyden kurtulmaya çalışırken hem içinde hem edinilişinde bir çok anı barındıran, yazılması yıllar alan, yırtılması 15 saniye süren caanım günlüğümün anısına olmasın, yeni yaşanacakların da hatırasını saklasın. Eğer isterse benim bağırdığım kuyuda olabilir, kendi bilir...İşte bu da ilk mesaj..

2022'ye not

 2022'de aldığım en güzel karar "hayatıma giren herkese kapıyı çıplak açmamak" oldu.